
Yıkılan yapılardan, özellikle de yeni binalardan genel bir malzeme seti toplanması ve yıkımların sebeplerinin tespit edilmesi gerektiğini dile getiren uzman, "Türkiye’deki uzmanların -aralarında fevkalade kalifiye olanlar var- önce tüm molozları elemeleri ve adli araştırmaları yapmaları lazım" ifadelerini kullandı. Yıkılan yapıların bulunduğu çevredeki hareket yoğunluğunun tespit edilerek sismite ve hasar derecesi haritalarının yapılması gerektiğini vurgulayan Kausel, Kahramanmaraş ilinin kuzeydoğusunda başlayan ve Malatya ile Adıyaman’ın ortasından geçerek güneybatıya ulaşan fay hattının hemen yukarısında, ortalama 5 kilometrelik bir bölge içinde hareketlerin çok yoğun olduğunun fark edileceğini de ekledi. Birçok yapının yeterince sağlam olup olmadığı konusunda tedirgin olduğunun altını çizen Kausel, "Birçok güncel çalışma hareket yoğunluklarını ve hasar derecesini “episantr (merkez üs) uzaklığı” cinsinden bildiriyor. Bunlar bu bağlamda işe yaramaz. Önemli olan, “merkez üssüne” değil, fayın kendisine olan mesafe. Bu çalışmalar hangi binaların uygun hangilerinin uygunsuz olduğunu ve farklılık nedenlerini ortaya koyacaktır. Pek çok binanın gerekli sismik dayanıklılığa sahip olup olmadığı konusunda şüphelerim var. Bunun en önemli nedeni inşaat sektöründe yaygın olan yolsuzluk olasılığı. Yeni, modern ve çok pahalı binalar da yıkıldı. Bunlarda eksik ve ucuz malzeme kullanımı kadar inşaatta “detaylandırmaya” yeterince dikkat edilmemiş olması da önemli" şeklinde konuştu. Bu felaketten sonra mühendislerin malzemeleri örnekleme imkanı elde edemeden molozların ve yıkımların kaldırılması hakkında tedirgin olduğunu dile getiren Kausel, ilerleyen aylarda birçok inşaatçının yargılanmasıyla adaletin sağlanacağını, fakat bunun yeterli olmayacağını, hükümet tarafından uzman isimlerin dikkate alınarak bu kontrol durumuna izin verilmesini umduğunu açıkladı.

Şili'nin iyi deprem yönetmeliklerine, yetkin mühendislere ve inşaat firmalarına sahip olduğunu, sıkı sıkıya denetim uygulandığını söyleyen Kausel, "Ancak, bu iki ülkedeki sismik koşulların farklı olması gibi basit bir nedenden ötürü Şili uygulama ve ilkelerini kopyalamamak gerekir. Şili’deki depremlerin çoğu, Nazca tektonik plakasının altında Pasifik Okyanusu’ndaki açık denizde meydana geliyor. Ayrıca, bunlar uzun süreli derin depremler olma eğilimindedir" şeklinde konuştu. Ülkemizde kuzeyde ve güneyde iki farklı fay hattının olduğunu açıklayan Kausel, bunun ülkemizde meydana gelen pek çok depremin 10 kilometre içinde sığ bir kökene sahip olduğu anlamına geldiğini belirtti. Ayrıca uzman isme göre, şubat ayında kırılan fayın günaybatı ucunun Antakya'dan çıkması mümkün. Bu düşüncenin nedeni ise, ilin kuzeybatı tarafında bulunan kayıtların güneydoğu tarafında bulunan kayıtların neredeyse iki katı olmasıdır. Kuzeyde bulunan Hatay havaalanındaki pistte görülebilen yüzey kırığı olduğunu ve bunun altında fay kolu olduğu anlamına gelebileceğini dile getiren Kausel, sözlerine şu şekilde devam etti: "Son olarak, Antakya son 2 bin yılda yaklaşık dört kez depremlerle tamamen yıkıldı ve bu da yine yakınlarda bir fay hattının varlığını gösteriyor. Peki, Antakya’nın batı kısmının altından gizli bir fay mı geçiyor? Zaman gösterecek. Bu arada, Türkiye’de bilinen, büyük aktif fay hatlarının 5 km yakınında yeni inşaatlardan kaçınılmalı (hatta yasaklanmalı mı) sorusu sorulabilir. Tipik yapılar için yönetmelikleri izleyin, ancak yüksek binalar, imza yapılar için alternatif, daha karmaşık dinamik analizler yapılması daha doğru. Güvenli tarafta olmak için kuralların ötesine geçin. Mümkünse, sismik tepkiyi sınırlamak için, sismik izolasyon veya stratejik konumlarda yapısal sönümleyiciler şeklinde titreşim sınırlama cihazlarından yararlanın. Kaliteli malzeme kullanın: çelik, kaliteli kum, çakıl. Betonda fazla sudan kaçının. Sık sık beton dayanıklılık testleri yapın ve iyi bir kalite kontrol programı uygulayın. 15-20 katın üzerindeki binalar için, perde duvarları alt kotlarda sağlam ve daha kalın yapın. Zemin katın tasarımına ve yapısal duvarların temele kadar olan geçişine özen gösterilmeli. Pek çok binanın bodrum katlarında otoparklar bulunduğundan, garajda araba sirkülasyonu sağlamak için yapısal duvarların burada nasıl açıldığı konusunda özellikle dikkatli olunmalı. Çelik takviyenin yerleştirilmesi; üzengi demirlerinin sayısı ve tipi, takviye çubuklarının üst üste binmesi; kirişler ve kolonlar ile duvarlar ve zeminlerin kesişme noktalarının dikkatli bir şekilde detaylandırılması. Bir zincirin ancak en zayıf halkası kadar güçlü olduğu unutulmamalı." Yapılar için yeniden inşaat kararı verilse de bunun uzun süreceğini açıklayan Kausel, bu zaman diliminde artçı depremlerin birçoğunun sona ereceğini, şimdilerde dahi birçok artçının 4'ün altında olduğunu sadece bazısının şiddetli meydana geldiğini kaydetti. Uzman isme göre bu durum süregelen inşaatları etkileyebilir fakat çoğunluğu korunacaktır. Bununla birlikte artçı deprem sorunu, betonların ve geçici desteklerin yeterli gelmesi şartıyla çözülebilir. Kausel'e göre, sismik tasarım yönetmelikleri incelenerek yenilenmeli ve inşaatlar yalnızca kurumsal kimlikler tarafından değil yetkin deprem mühendisleri tarafından zorunlu olarak denetlenmeli. Denetimin bağımsız kurumlar tarafından yapılması gerektiğini vurgulayan Kausel, "Buna örnek olarak Almanların 'Baupolizei', 'İnşaat Polisi' uygulaması gösterilebilir. İnşaat sektöründe yolsuzluk kontrol altına alınmalı. Başarmak zor olsa da tüm imar aflarını ortadan kaldırın. Yapıların güçlendirilmesi pahalıdır ve çoğu durumda pratik değildir. 20. yüzyılda Kuzey Anadolu fayı boyunca meydana gelen büyük depremler İstanbul’a giderek yaklaşıyor. O büyük şehrin yakınındaki bir sonraki güçlü deprem yarın, gelecek yıl veya bundan yüz yıl sonra olabilir. Ama kesinlikle olacak. Bu riski azaltmak için şimdi ne yapılabilir? Bu, yalnızca Türklerin cevaplayabileceği bir soru" ifadelerini kaydetti.